İlk hidrojen atomu

İlk hidrojen atomu ya da insanlarca bilinmeyen hidrojen atomu; ‘Ünite’den inen, iki cepheli (iki zıt tesir olarak) tezahür eden ‘aslî tesirler’ tarafından, amorf maddenin bir kısmının hareketlendirilmesiyle, birbirine zıt iki unsur (birim düalite) hâlinde meydana getirilen ilk hidrojen çekirdeği ya da diğer deyişle en ilkel ve en basit haldeki atomdur. (41, 42, 44, 45, 12) Kimyaca “H” olarak tanınan atomun insanların henüz (1959 yılı) tanımadığı bu ilk hâli, aynı zamanda ‘hidrojen âlemi’mizin başlangıcı, ilk maddesi, nüvesidir. (44, 10, 54, 315) İlk hidrojen atomlarından oluşan sahalar, astronomik âlemin tüm cisimlerini, kürelerini ve ‘güneş sistemleri’ni teşkil eden sayısız galaksi sahalarının (Galaksiler) ilk durumlarını meydana getirirler. (42)

Bilinen atomun bilinmeyen kademeleri veya elementleri

Dünyamızı oluşturan ‘elementler’in altında ve üstünde kalan öyle başka elementler daha vardır ki, bunlar insanların idrak sahasına çok uzaktırlar. (10) Kâinatın ilk madde hâlinden astronomik âlemimize doğru yürünen madde inkişafı yolunda, insanlar için anlaşılması mümkün olmayan karanlık bir saha bulunmaktadır ki, bu saha kaba, dağınık, amorf bir madde bütününden ibarettir. (10) Bu kaba ortamda, teşekkül etmiş (şekillenmiş, oluşmuş) madde formasyonları yoktur. (10)

İşte bu sahadan sonra bir menzil gelir ki bu menzil hidrojen âleminin başlangı cını oluşturan “ilk hidrojen atomu”dur. (10)

Fakat burada “ilk hidrojen atomu” diye belirtilen madde, kimyaca tanınan “H” atomu değildir. (10, 54) İnsanlarca bilinen “H” atomu, bu atomun çok inkişaf etmiş, kompleks ve ileri bir hâlidir ve ondan bambaşka bir şeydir. (10, 54) Ancak insanlar ilk atoma hidrojen dedikleri için, âlemimizin bu ilk atomu ‘İlâhî Nizam ve Kâinat kitabı’nda da “hidrojen” adıyla belirtilmiştir; yani madde âlemimizin nüvesi olan bu atom, kimyaca bilinen “H” atomu değildir. (54, 315) İnsanlar bu ilk hidrojen atomunu henüz (1959 yılında) tanımamaktadırlar. (10)

Âlemimizin (Âlemler) ilk maddesi olan bu hidrojen atomu insanların bildiği hidrojen atomundan bambaşka olup, onun çok ilkel bir hâlinden ibarettir. (41) İnsanların tanıyamayacakları kadar basit ve ilkel olan bu atom, âlemimizin ilk maddesi olması itibarıyla, amorfa (Aslî madde, Âlem aslî maddesi) en yakın bir maddedir. (41) Bu ilk hidrojen atomu, teleskoplarla insanlar tarafından gözlemlenen bütün güneş sistemlerini, galaksileri kısacası bütün astronomik cisimleri içeren, âlemimizin “ana”sı olan bir madde kombinezonudur ki, kimyacılar tarafından bilinen “H” atomu, âlemimizin ilk maddesi olan bu atomun çok ilerlemiş ve inkişaf etmiş hâllerinden biridir. (44) Dünya’mızın ve küreleriyle, sistemleriyle, galaksileriyle astronomik âlemimizin tüm madde hâl ve şekilleri, bu ilk hidrojen atomunun inkişaf etmiş durumlarının çeşitli kombinezonlarından meydana gelmiştir. (10)

İlk hidrojen atomunun meydana getirilişi

İlk kâinat maddesinin inkişaf safhasındaki, yani hidrojen-altı safhasındaki acemi ruhlar ilkel ortamın darmadağınık, amorf madde halleri arasında, hiçbir maddeye bağlanmadan mekanik ve pasif tekâmüllerini yaparken, ebediyet kadar uzun görünen bir devreden sonra, bu ruhlardan bazıları, tekâmüllerinde yavaş yavaş, bu dağınık maddeyi toplayabilecek kadar ilerlemiş durumlara gelirler. (41, 40, 44, 192) Bunun üzerine, ‘aslî tesirler’ maddenin ortasına inip, amorf ortamın ilkel maddelerinden toplayarak atomu meydana getirirler ki, bu şöyle olur: (51)

Bu duruma gelmiş bir ruhun sonraki tekâmülüne zemin olmak üzere, ‘Ünite’den bu amorf ortamın içindeki bir noktaya tesir gelir. (41) Bu bileşik tesirde, biri o maddeye bağlanmış, yani o maddeyi yakalayabilecek duruma gelmiş olan bir ruha ait, diğeri ise teşekkül (şekillenme) hâlinde bulunan o maddenin bünyesine ait olmak üzere, birbirine zıt karakter göstermekle beraber, birbirini destekleyen, birbirini tamamlayan, kısaca, aynı hedefe yönelmiş bulunan iki tesir bulunmaktadır. (41) Aslında bunların ikisi de aslî tesirin kâinattaki, iki cephede görünen tezahürüdür. (41) Bu iki zıt tesir, birbirine zıt karakterde birleşmiş unsurlardan oluşan ikili bir madde vahdetini, yani bir “birim düalite”yi meydana getirir. Düalite prensibi, Madde kombinezonu. (41) Bu unsurlar (ilk çekirdeği oluşturan iki zıt unsur) o ortamda mevcut amorf maddenin bir kısmının, gelen tesirler altında hareketlendirilerek bir araya toplanmış hâlleridir. (41-42) Diğer deyişle bu hareketler sayesinde meydana gelen manyetik alan, o dağınık maddeleri bir araya toplar. (42) İşte bu hareketler aynı zamanda hidrojen âleminin ilk hareketleridir ki, bir ruhun o atoma bağlanması icaplarına göre aslî tesirler tarafından ayarlanmıştır. (42) Böylece meydana gelmiş olan ilk hidrojen atomuna bir ruh bağlanmış bulunmaktadır. (42) Diğer deyişle, bu ruhun o atoma bağlanmak ihtiyacı, Aslî Prensibin icapları (Aslî icap) sayesinde o atomun meydana gelmesine neden olmuştur. (42) Yani amorf ortama ruhun bu ihtiyacına ait (ilişkin) icapları taşıyarak inen aslî tesir, bu ruhun o atomla irtibatını sağlamıştır. (42)

Aslî tesirlerce karanlık ortamda meydana getirilen bu çekirdek en basit hâldeki ilkel hidrojen atomudur. (12, 44, 45) Bu ilk hidrojen atomları böyle birbirine zıt, fakat denge hâlinde bulunan ikişer unsurdan ibaret olup, âlemimizin en basit hâllerdeki aslî maddelerini teşkil etmektedirler. (42) İlk hidrojen atomlarından oluşan bu sahalar, astronomik âlemin bütün cisimlerini, kürelerini ve ‘güneş sistemleri’ni teşkil eden saysız galaksi (Galaksiler) sahalarının ilk durumlarını meydana getirirler. (42) Hidrojen âlemimizi, yani astronomik vasıtalarımızla gözlemleyebildiğimiz güneş sistemlerinin, galaksilerin ve bütün astronomik cisimlerin ana maddesini, işte insanların henüz tanımadıkları hidrojen atomunun bu ilk çekirdek, nüve hâli teşkil eder. (54)

Aslî tesirler bu karanlık ortamda ilk hidrojen çekirdeğini ya da en ilkel hidrojen atomunu teşkil ettikten (şekillendirdikten, oluşturduktan) sonra, zamanla, onun etrafına diğer cüzleri de toplayarak gittikçe daha kompleks ve daha inkişaf etmiş durumları meydana getirirler. (44, 12) ‘Hidrojen âlemi’nin en küçük cüzlerinden en büyük sistemlerine kadar bütün küre ve oluşumları (yani kozmik cisimler dediklerimiz) bu şekilde meydana gelir. (44) Yani esasî tesirler (aslî tesirlerin maddeye ait olanları) herhangi bir madde ortamında, o ortamın cüzlerini bir nokta etrafında toplayarak bir çekirdek kurmak ve onun etrafına diğer cüzleri çekip madde teşekküllerini (oluşumlarını, şekillenmelerini) meydana getirmek suretiyle maddelerin, cisimlerin, kürelerin, sistemlerin, galaksilerin ve âlemlerin vücuda gelmesini sağlarlar. (64)

İlk hidrojen atomunun bilinen elementler kademesine kadarki inkişafı

İlk hidrojen atomu hâline gelmiş olan madde teşekkülü (oluşumu), bir ruh tarafından yakalanmıştır. (50) Bu hidrojen atomu inkişaf ettikçe, hareketlerine intibak eden ruh da, mekanik, otomatik bir tempoyla, gayet yavaş olarak tekâmül eder. (50, 51) Böylece, bu atom, kendisine bağlı bulunan ruhun tekâmülü gayesine yönelik olarak, aslî tesirlerin tayin etmiş olduğu yöndeki hareketleri yapıp inkişaf gösterirken, ruhun tekâmülüne de hizmet etmiş olur. (50, 51)

Bu hidrojen atomunun en ilkel hâlinden itibaren gittikçe yükselen, inkişaf eden bünyesi, o oranda hareket, kudret ve tesir edicilik (müessiriyet) kazanır. (47) Maddedeki bütün bu hareketleri uyandıran etkenler aslî kaynaklardan gelen tesirlerdir. (47) Çünkü tesirler fonksiyonları nı maddelerde hareketler meydana getirmek suretiyle yaparlar. (47)

Aslî tesirler bu karanlık ortamda ilk hidrojen çekirdeğini ya da ilkel hidrojen atomunu teşkil ettikten (şekillendirdikten, oluşturduktan) sonra, zamanla, onun etrafına diğer cüzleri de toplayarak gittikçe daha kompleks ve daha inkişaf etmiş durumları meydana getirirler; taşıdıkları icaplara göre sürekli olarak etraftan topladıkları cüzlerle onu bir üst âleme doğru inkişaf ettirirler. (47, 44, 12) Doğal olarak bu hidrojen atomunun inkişafıyla yayınlayacağı enerjiler de o oranda yükselir, kudretlenir ve bu atom inkişaf ettikçe daha yüksek ve kompleks enerjiler, yani daha inkişaf etmiş partiküller yayınlamaya başlar; fakat bütün bunlar bu hidrojen atomunun henüz ilk safhasına ait maddelerdir. (47)Kompleks madde. Bu atomun inkişafı birtakım atom çekirdeklerinin ayrı ayrı kimliklerini muhafaza ederek atomun içinde kabaca birikmeleri tarzında olmamaktadır: (47) Aslî tesirlerin hâkimiyeti altında bu atomda biriken değerler; birbirleriyle birleşmeden, tam bir ahenk ve denge içinde kaynaşarak, atomun o andaki mahiyetini karakterize eden “bünye”sini meydana getirirler. (47) Madde kombinezonu, Düalite prensibi

Böyle inkişaf etmiş bir atomun manyetik alanı da ilk hidrojen çekirdeğinde olduğu gibi basit değildir. (47) Hidrojen çekirdeklerinin kompozisyonlarından meydana gelen bu hidrojen atomunun bünyesinde bir sürü partikül olduğu ve her partikülün de bir manyetik alanı bulunduğu için, bu inkişaf etmiş atomun manyetik alanı da o atomu oluşturan cüzlerin manyetik alanlarının sentezinden meydana gelmiştir. (47) Bu hidrojen atomu, âlemimizin en basit bir maddesi olmakla beraber, az çok büyük bir enerji taşımaktadır. (43) Çünkü o, kâinatın ilk amorf madde hâlinden bu merhaleye gelinceye kadar bir hayli tesir ve değerler almış bulunmaktadır. (43)

Âlemimizdeki bütün maddelerde olduğ u gibi, bu hidrojen atomunun da hâl ve mevcudiyetini muhafaza edebilmesi, devamlı surette inkişaflar kaydetmesi, ancak, düalite prensibi ve değer farklanması mekanizmasına göre, birbirinin içinde saklı bir sürü madde cüzünün denge toplamları ile mümkün olmaktadır ve bu dengeler de aslî tesirlerin hâkimiyeti altındadır. (44) Düalite prensibi, Hareket kompleksleri

İnsanların tanımadığı ilk hidrojen çekirdeği ya da ilk hidrojen atomu, böyle inkişaf ede ede, belirli bir kademeye geldiğinde insanların tanıdığı “H” (kimyaca bilinen “H” atomu) hâline gelir ve ardından sırasıyla, kimyaca bilinen ‘elementler’ ortaya çıkmaya başlar: (50, 51, 45)

Hidrojen atomu, inkişafına devam eder, daha yukarılara doğru yükselir; atomun hareketleri kompleksleşir, bünyesi değerleri bakımından zenginleşir, bünyesinde birtakım gruplaşmalar, toplanmalar, sistemler meydana gelir ve manyetik alan sentezleri daha kompleks hâllere girer. (50-51) Böylece hidrojen birçok kademeden geçe geçe oksijen, fosfor, bakır, gümüş, baryum, platin, altın, radyum, uranyum, “centurium” (atom numarası 100 olan fermiyum elementinin 1950’lerdeki ilk konulan adı) hâllerine geçer. (51, 45-46)

Hidrojen atomunun inkişaf etmiş hâlleri olan bu elementlerden insanlar bugün (1959 yılında) ancak 100 kadarını tanıyabilmişlerdir. (45-46) Oysa bunların miktarı 100’ün üstündedir. (46) Hidrojen atomunun üst elementler hâline gelerek yükselmesi yine aslî tesirlerin etkisi altında meydana gelmektedir. (46)

Bilinen hidrojen (H) ile uranyumun kıyaslanması

Aşağılara inildikçe madde hareketlerinin azalması ve basitleşmesi, maddelerin ilkelleşmesini gerektirdiği gibi, o maddeye dışarıdan gelen tesirlerin azalması ve basitleşmesi de madde hareketlerinin o oranda azalması ve basitleşmesiyle sonuçlanır. (12) Mesela kimyaca bilinen “H” atomu ile uranyum atomunun bünyesini gözlemleyenler bu hakikati görürler: (12) “H” atomu sayısız nitelik ve nicelikteki hareketlerle nitelenen bir madde hâlidir. (12) Bu atomun daha kompleks şekli olan uranyum atomu ise sinesinde onun birçok misli fazla ve kompleks hareketleri taşır. (12) Aynı şekilde, bir “H” atomunun etrafına yaptığı tesir uranyumunkinden daha azdır. (12) İşte uranyumun hidrojene nazaran etrafına yaptığı tesirlerin yüksekliği ve fazlalığı onun, hidrojene nazaran daha çok tesir almakta olduğunu gösterir. (12-13) Tesirler ancak, maddelerde doğurdukları hareketlerle tezahür ettiklerinden uranyum atomunun hareketleri hidrojeninkinden daha çok ve daha komplekstir. (13)

Dolayısıyla burada uranyumun, etrafı na fazla tesir göndermesi, fazla ‘tesirler’ almakta olduğunu ifade eder; yani kendisine gelen tesirlerin o oranda reaksiyonlarını göstermekte olduğunu ifade eder. (13) Çünkü hiçbir tesir, tek taraflı değildir ve maddede ne aksiyonsuz reaksiyon olur, ne de cevapsız (reaksiyonsuz) kalan aksiyon vardır. (13)

İlk hidrojen atomunun dünyada mevcut olmakla birlikte bilinmeyen, en ileri elementler kademesi

İnkişaf yukarılara doğru yükselir, nihayet hidrojen atomu, insanların tanımakta olduğu en yüksek elementlerin kadrosundan da taşmaya başlar ve bünyesini, insanların kolaylıkla yakalayamayacakları, saptayamayacakları birtakım –yüksek enerjiler yayınlamaya başlayan– büyük kombinezonlarla zenginleştirir. (51, 50) Bütün bunlar hep, aslî tesirlerin –daima ruhların tekâmüllerini hedef tutan– büyük ahengi içinde cereyan eder. (51) Ruhun tekâmül ihtiyaçlarını, inkişaf hâlinde bulunan atoma yansıtan aslî tesirler, böylece, ruhun madde ile paralel olarak bir üst safhaya uzanış hazırlıklarını sağlamış olurlar. (51)

Üstte belirtildiği gibi, dünyayı oluşturan madde cüzlerinin ve elementlerinin altında ve üstünde birçok başka element bulunmakta olup, insanlarca tanınmayan bu elementlerden ileri inkişaf kademelerine ait olanlarında âlemimizin madde cevheri olan ilk hidrojen atomunun öyle bir kalitede yapısı vardır ki bu elementler; insanların, atomdan yayınlanan bütün enerji tezahürlerine ilişkin bilgilerinin üstünde ve bambaşka kudretlerde cevher hâlleri gösterirler. (35) Yani dünyamızı teşkil eden elementlerin üstünde kalan, dünya atomunun en ileri inkişaf kademeleri arasında bulunan, insanların tanımadıkları bu elementler, insanlarca tanınan atomun ötesinde, bambaşka yapıda ve kalitede cevher hâlleri gösterirler. (10) Hidrojen atomunun insanlarca meçhul olan bu üst kademelerinden yayınlanan ve insan idrakini zorlayacak kadar seyyal ve kudretli olan maddi imkânlar, insanların şimdiye kadar asla kavrayamadıkları birçok olayın oluşuna imkân hazırlamakta ve neden olmaktadırlar. (35) Ruhun kâinatımızdaki durumu, Seyyal, Elementler

Hidrojen atomunun hidrojen âlemine ait sayılmayan en üst inkişaf kademeleri

Nihayet bu hidrojen atomu kendiliğinden birtakım enerjiler yayınlamaya başlar ki, kuşkusuz madde kendiliğinden hiçbir enerji yayınlayamayacağından, bu da, aslî kaynaklardan gelen tesirlere tâbi bir olaydır: (54) Hidrojen atomu ilk teşekkülünden (oluşmasından, şekil almasından) itibaren nihayet öyle bir kademeye gelir ki, artık çok ince ve karmaşık madde kombinezonları hâlinde, yine insanların tanımadıkları “dünya maddesi-üstü” birtakım enerjiler yayınlamaya başlar. (51) Dünya maddesinin en üst sınırlarındaki bu yüksek hidrojen atomu, öyle kudretli ve kompleks enerjiler yayınlamaya başlar ki, artık bunlar dünya maddesinin malı olamaz. (52) Bununla birlikte, bu enerjiler de toplu değil, darmadağınık hâlde bulunurlar. (52) Fakat onların bu dağınıklığı ile daha önceki ilkel ortamın amorf maddelerinin dağınıklığı arasında muazzam farklar vardır. (52) Öncekiler şekilsiz, basit, hareketleri çok ilkel ve atalete yakın, kaba maddelerdi. (52) Bunlar ise çok kompleks hareketli, bünyeleri karmaşık, zengin madde kombinezonlarından oluşan, üstün değerli enerjiler hâlinde bulunan kudretli ve değerli maddelerdir. (52) Kompleks madde

İşte bunların bulunduğu ortama “yarı-süptil ortam” denir: (52) Bu yüksek ve dağınık enerjiler, hidrojen âlemiüstü ‘yarı-süptil âlem’in en ilkel ve en basit atomlarını oluşturmaktadırlar. (52) Yani bugünkü dünyamızın mutat (olağan, alışılmış) realiteleri içinde mevcut olmayan, hidrojen âlemimizin nüvesi olan ‘ilk hidrojen atomu’nun en yüksek kombinezonlarına ait yüksek enerjiler, yarı-süptil âlemin en kaba atomlarını oluştururlar. (315)

Hidrojen atomunun varlık safhasına kadarki kademeleri boyunca inkişafını sağlayan tesirler

İlk hidrojen atomunun bünyesi, varlık hâline gelinceye kadar yalnızca aslî tesirlerin hâkimiyeti altında inkişafına devam eder, tâli tesirler sözkonusu değildir; atoma doğrudan doğruya aslî tesirler iner. (45, 46, 51) İlk hidrojen atomunun teşekkül etmesinden (şekillenmesinden, oluşmasından) ilk varlık hâli meydana gelinceye kadar atomun bünyesine hâkim olan tesir, aslî tesirin esasî tesir denilen kısımlarıdır. (45, 43, 64, 41) Atoma inen aslî tesirde bir de, ruhlara ait olan, “tekâmül değerleri” denilen kısımlar vardır. (45, 43, 41) Aslî tesirler ‘Ünite’den süzülen ve maddeler ile ruhlara ait tesirlerdir. (51) Yani bu atoma inen aslî tesirde bir, atomun bünyesine ait maddi cephe; bir de ruha ait olarak gelen ruhî cephe vardır; daha açık bir deyişle, ilk hidrojen atomuna varlık hâline gelinceye kadar aslî tesirlerin, ruhlara ait olan “tekâmül değerleri” denilen kısımları ile maddelere ait olan “esasî değerler” (esasî tesirler) denilen kısımları gelir. (45)

Atomun bünyesine tâli tesirler denilen, kâinattaki varlıklara ait tesirler müdahale edemez; bu, tümüyle esasî tesirlerin hâkimiyeti altındadır. (46) Ancak maddelerin varlık kademesine (Varlık safhası) kadar inkişafları sağlandıktan sonra, o andan (maddenin varlık hâline gelmesinden) itibaren doğrudan doğruya esasî tesirler gelmez; varlığın tâbi olduğu ruhtan, daha doğrusu aslî tesirin ruha ait olan kısmından tesirler (tekâmül değerleri) gelmeye devam eder ve kâinattaki çeşitli tekâmül kademelerindeki varlıklardan tesirler gelmeye başlar ki, bu sonuncuya tâli tesirler denir. (46) Kısaca varlık kademesine gelindiği ya da varlıklar kurulduğu anda, o maddelere daha önce gelmekte olan aslî tesirin maddelere ait esasî tesirler kısmı, yerini tâli tesirler denilen, üstten ve yanlardan gelen tesirlere terk eder ve aslî tesirin o maddelere zaten gelmekte olan “tekâmül değerleri” denilen kısmı, yani Aslî Prensibin ruhlara ait kudretleri gelmeye yine devam eder. (80, 45, 53, 116)

Atomun “bünye”sine tâli tesirler müdahale edemez; buna karşılık atom elementlerinin her türlü kompozisyonları vazifelilerden gelen tâli tesirler ile –bulundukları tekâmül derecelerine göre büyük veya küçük çapta– kurulup dağıtılır. (46)

Pasif intibaklar safhası

Elementler

Âlem aslî maddesi

Hidrojen âlemi

Tesirler

Hareket kompleksleri